Kutsal dini değerlere saldırı asla kabul edilemez
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın cuma hutbesinde dile getirdiği "tüm kötülük ve salgın hastalıkların eşcinsellikten kaynaklandığı" ifadeleri sonrası Ankara Barosu'nun Diyanet'e yönelik sert açıklaması ile başlayan tartışmaya Ordu Barosu, sağ duyulu bir yaklaşım ve “Kutsal dini değerlere saldırı asla kabul edilemez, devlet de din kurallarına göre yönetilemez” sözleriyle katıldı.
Meselenin esasında din kuralları ile hukuk kurallarının farklı hükümler içermesinden kaynaklandığını belirten Ordu Barosu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini metin ve kurallar, baroların ise hukuk kuralları çerçevesinde meseleye yaklaştığını vurgu yaptı.
Açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, DİN KONUSUNDA TOPLUMU AYDINLATMAK ve ibadet yerlerini yönetmek üzere kurulduğu, hatırlatılarak, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ, İNSAN HAKLARINI SAVUNMAK VE KORUMANIN Baroların asli görevi olduğunu dikkat çekildi ve şöyle denildi:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kutsal metinlere atıfla verdiği/yayınladığı hutbenin din kurallarına uygun olsa bile hukuk kurallarına uygun olmadığı açıktır. Zira, hutbeye konu davranışlar hukuken yasak ve suç değildir.
Dinen men edilmiş bir çok kuralın hukukça meşru olduğu ve devletçe desteklendiği bilinmektedir. Örneğin Faiz devlet eliyle alınmakta verilmektedir. Örneğin Milli Piyango Kurumu aracılığıyla kumar resmidir ve devlet tekelindedir. Örneğin Alkol üretimi devlet kontrol ve denetimi altındadır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ LAİK, DEMOKRATİK, SOSYAL VE HUKUK DEVLETİDİR.
Laik devlet, toplumu değişmeyen din kurallarına göre değil, değişen ihtiyaçlara göre yöneten ve iş gören devlettir. Laik devlet dinler, mezhepler ve değişik inançlar arasında hiçbir şekilde ayrım gözetmeyen bir devlet olduğu kadar; aynı zamanda, dinin kişilerin vicdanlarına götürülmesi için gerekli hukuki önlemleri de alan, vatandaşların her türlü inanç ve ibadetlerini, dini bayramlarını, kısaca din ve vicdan özgürlüğünü garanti eden bir “hukuk devletidir”. Bu da, dinin "toplum" (kamu, devlet) işlerinden sıyrılıp "vicdanlara götürülmesini"; bir başka deyişle, kişilerin iç dünyalarından dışarıya taşmayan, kişilere özgü (inanmama ve ibadet etmeme özgürlüğü de dahil) bir inanç özgürlüğü sayılabilmesini gerektirmiştir. Bu nedenle laiklik, devleti muhatap alan “hukuki” bir kuraldır; kişilerin inançlarını muhatap alan bir “din”kuralı değildir.
DİN KURALLARI İLE HUKUK KURALLARI ÇATIŞMASINDA ASIL OLAN HUKUKTUR.
“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” (Any. md.24).
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre “Bütün insanlar onur ve haklar bakımından özgür ve eşit doğarlar.” T.C. Anayasası’na göre "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Barışçı dil
Netice itibariyle, Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yapmış dini kuralları vurgulamıştır. Ancak bunu yaparken; geçmişte yapmadıklarının, yapamadıklarının veya eksik yaptıklarının vebali üzerindedir. Kelime anlamlarından biri de BARIŞ olan İslam Dini ilkelerini layıkıyla uygulayamamaktadır.
Hukukilik sınırı aşılmıştır
Ankara Barosu görevini yapmak isterken hukukilik sınırını aşmış kutsal değerleri de hedef almıştır. Avukatlar ve barolar, yazarken de konuşurken de düşüncelerini olgun ve nesnel bir biçimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır.
Her iki açıklamada suç değildir
Hem Diyanet İşleri Başkanlığı hem de Ankara Barosu Başkanlığı açıklaması suç oluşturmaz, açıklamalar görev tanımı içindedir. Fikir ve ifade özgürlüğü sınırlarındadır. Siyasetçiler ve idareciler ağır eleştirilere normal insanlardan daha fazla katlanmak zorundadır. Soruşturma açılması isabetsiz bir karardır.
Kutsal dini değerlere saldırı asla kabul edilemez, devlet de din kurallarına göre yönetilemez. Saygılarımızla.”